Sayfalar

7 Nisan 2012 Cumartesi

Amsterdam Günlerimiz II

31 Mart:
Sabah erkenden kahvaltımızı yapıp yola düşüyoruz. Uçak saatlerimiz değiştiği için bir çok şeyi bir güne sığdırmak zorundayız. Programda Van Gogh müzesi, Çiçek pazarı, kanal turu, S*x müzesi, Volendam ve alışveriş akşam Red Light var. Daha önceden bunlarla ilgili araştırma yaptığımız için hiç vakit kaybetmedik.












Amsterdam Merkez'de Van Gogh ve kanal turu için kombine bilet alıyoruz. Hem müzede sıra beklemedik hem de indirim aldık. Mutlaka biletleri erken edinmekte fayda var. Gezimize Van Gogh müzesi ile başlıyoruz. Müzeye merkezden tramvayla geçtik. Hava çok güzeldi. Müzenin önünde sabah erken saat olmasına rağmen epey bir kuyruk vardı. Biletimiz olduğu için hiç beklemeden içeri girdik. Tek müze hakkımızı Van Gogh'dan yana kullandık ve çok iyi oldu. Van Gogh'un resimleri gerçekten büyüleyici. Param olursa alacağım resmi bile seçtim.
Eğer vaktiniz olursa mutlaka Van Gogh müzesine vakit ayırın. 2 saate yakın vakit geçirip, merkeze doğru tekrar tramvaya biniyoruz. Yolda çiçek pazarını görünce inip 5 dakika gezelim dedik 5 dakika 1 saat oldu. Çiçek pazarında kendimizi kaybediyoruz. Çiçek pazarındaki peynir mağazaları ise çok güzeldi. Bütün tadımlık peynirlerin hakkını verdik. Yine bir mağazada satılan şekerlerden! aldık.

Çiçek pazarından sonra kanal turu için merkeze geçiyoruz. Amsterdam çok şirin, kanalların arasına kurulu bir şehir ve hali hazırda deniz seviyesinden aşağıda. Doklar sayesinde su basmasından şu an için güvendeler ama ileride ne olur kimse bilemez. Evler kahverengi briketlerden yapılma çatı katları var.. küçük figürlerle süslü. Kar yağdığı zaman da görmek gerekir Amsterdamı.. 1 saatlik kanal turundan sonra S*x müzesine giriyoruz.

S*x müzesi Amsterdam Central'de Dam meydanı girişinde. Bir diğeri ise Red Light Strict'te. Ancak bizim gittiğimiz popüler olanmış. Müzenin adı s*x olunca konunun hakkını vermişler diye düşünüyorum. Müzeye en çok 1 saat ayırsanız yeterli. Tarihten bugüne kadar konu ile ilgili tüm figürleri toplamışlar. Bunlar nispeten estetikti ancak bir de fotoğraflar var. Müzelik! diyemeyeceğim. Müzeden çıkınca matrix te kayma oldu gördüğüm her figürü bir şeylere benzetmeye başladım:) sonra gün içerisinde normale döndüm.

Saat 5 gibi Volendama gitmek üzere Amsterdam Merkezden sarı Volendam otobüslerine bindik. Merkezden yarım saat uzaklıkta. Otelden tur var ancak 50 Euro kişi başı. Otobüs ise return olarak 10 EUR. Otobüsle yarım saat yeşillikler içindeki yollara bakarak hem dinleniyoruz hem de bilmediğimiz bir ülkede yol alıyoruz. Eğer vaktiniz olursa mutlaka Volendam için vakit ayırın. Masal diyarı gibi. Aynı tip evler uzun sokaklar, deniz kıyısı, yaşamın gerçekten sakin aktığı, tüm karmaşanın geride kaldığı bir yer. Sizi hemencecik sarıveriyor.



Volendam'da akşam yemeği için De Lunch'ta durduk. Deniz mahsulleri tabağı seçtik. Hayatımda hiç bu kadar lezzetli yemek yediğimi hatırlamıyorum. Menüler 10 Euro'dan başlayan seçeneklerle dolu. Hollanda patatesi meşhur. Her yerde kızartılmış patatesle servis geliyor. Restaurant 400 yıllık eski bir yerdi ve çok şirindi. Bol bol resim çektik. Eğer yolunuz düşerse De Lunch'a mutlaka gidin. Pişman olmazsınız.





De Lunch-Volendam.


Saat 9 gibi Amsterdam merkeze geri geldik. Biraz alışveriş yaptık. Sonra Red Light District'e tekrar geçtik, camlara son kez göz atıp 12 gibi barın birine kendimizi attık. Hepimiz yorgunluktan dökülmüştük. Barın işletmecisi Türk çıktı. Güzel bir sohbetin ardından gece 3 gibi otele vardık. Bir güne neler sığdırabildiğimizi düşününce, aslında bir günün istenirse ne kadar uzun olabileceği neler sığdırılabileceğini düşündük. Gerçekten güzel bir gün oldu.

01 Nisan: Sabah kahvaltının ardından havaalanına doğru yola cıktık. Bu güzel ülkeye bir kez daha gelinir. Hepimiz aynı fikirdeyiz. Schiphol havalimanında alışveriş yapıp, İstanbul'a geri dönüyoruz. Amsterdam için The End. Bir sonraki gezi notlarında buluşmak üzere...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder